Mülkiyet hakkı, Anayasa’nın 35. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 No’lu Ek Protokol’ünün 1. maddesinde koruma altına alınmıştır. Anayasanın 35. Maddesinde herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu, bu hakkında ancak kamu yararı kararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 No’lu Ek Protokol’ünün 1. maddesinde de açıkça, mülkiyet hakkına sahip bir kimsenin ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabileceği belirtilmiştir. Anlaşılacağı üzere mülkiyet hakkı kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılabilecektir.
Kamulaştırma ise kamu yararı maksadıyla kişilerin mülkiyet hakkına yapılan bir müdahale olup genel anlamda mülkiyet hakkının sınırlandırılmasını ifade etmektedir. Bu sebeple de kamulaştırma Anayasa’nın 46 maddesinde yer bulmuş ve 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu olarak da ayrıca düzenlenmiştir.
Anayasada kamulaştırmanın temel ilkelerinin belirlenmiş olduğu 46. Maddesinin 1. fıkrasını da göz önüne aldığımızda kamulaştırmayı”devlet ve kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği hallerde, kural olarak gerçek karşılıklarını nakden ve peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veyahut bir kısmının kanunla gösterilen esas ve usullere göre zorla devralımı ya da üzerinde irtifak kurulmasıdır.” şeklinde tanımlayabiliriz.
*Kamulaştırma Prosedürü ve Satın Alma Usulünün Uygulanması
Kamulaştırma işlemi hem idari boyutu olan hem de adli boyutu olan bir süreçtir.
Kamulaştırma bedeli için ödenek temini, kamu yararı kararı alınması ve kamulaştırılacak taşınmazın belirlenmesi, idarece kamulaştırma kararının alınarak tapu siciline şerh verilmesinin istenmesi ve satın alma usulünün denenmesi idari aşamayı oluşturur.
Burada önemle belirtmek gerekir ki bu idari süreç içerisinde idarenin almış olduğu kamu yararı kararı idareye taşınmaz satın alma ve kamulaştırma yapması için verilmiş bir izindir. 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunun 5. Maddesinde kamu yararı verilecek merciler belirlenmiştir. Bu mercilerce alınan kamu yararı kararının 6. maddede belirtilen onay mercilerince onaylanması gerekecektir. Bakanlıklar ve Bakanlar Kurulu tarafından verilen kamu yararı kararlarının ayrıca onaylanmasına gerek yoktur.
Kamu yararı kararı alındıktan sonra artık idare tarafından taşınmazın belirlenmesi işlemine geçilmesi gerekmektedir.
2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunun “kamulaştırmada önce yapılacak işlemler ve idari şerh” başlığı altındaki 7. maddesinde idare tarafından yapılacak işlemler belirlenmiştir.
Bu maddeye göre kamulaştırmayı yapacak idare önce, kamulaştırma veya kamulaştırma yolu ile üzerinde irtifak hakkı kurulacak taşınmaz malların veya kaynakların sınırını, yüzölçümünü ve cinsini gösterir ölçekli planını yaptırmalıdır. Daha sonra idare kamulaştırılan taşınmaz malın sahiplerini, tapu kaydı yoksa zilyetlerini ve bunların adreslerini, tapu, vergi ve nüfus kayıtları üzerinden veya ayrıca haricen yaptıracağı araştırma ile belgelere bağlamak suretiyle tespit ettirir. İdare ilgili vergi dairesinden taşınmaz mal ve kaynaklarının vergi beyan ve değerlerini, vergi beyanı bulunmadığı hallerde beyan yerine geçecek takdir edilecek değerini ister, vergi dairesi idarenin bu isteğini en geç bir ay içerisinde yerine getirmek zorundadır. Taşınmazın tespit işleminin tamamlanmasının akabinde idare, taşınmaz hakkında kamulaştırma kararı alır. Daha sonra idare kamulaştırmanın tapu siciline şerh verilmesini kamulaştırmaya konu taşınmaz malın kayıtlı bulunduğu tapu idaresine bildirir. Bu şerhin amacı, taşınmaz hakkında kamulaştırma olduğunun üçüncü kişilere duyurulmuş olmasıdır. Bildirim tarihinden sonra mülkiyet hakkında meydana gelen bir değişiklik olursa bu değişikliği tapu idaresi kamulaştırmayı yapan idareye bildirmek zorundadır.
Tapu idaresince konulan şerh neticesinde kamulaştırmayı yapan idare tarafından, şerhin konulması tarihinden itibaren altı ay içinde 10 uncu maddeye göre kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili isteğinde bulunulduğuna dair mahkemeden alınacak belge tapu idaresine ibraz edilmediği takdirde, bu şerh tapu idaresince resen sicilden silinir. Madde resen silineceği belirtildiğinden taşınmaz mal sahibinin şerhin kaldırılması için dava açmasına gerek kalmamıştır.
Satın alma usulünün denenmesi 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunun 8. maddesi gereğince idareler tarafından öncelikle uygulanması gereken bir esastır[1].
Bu maddenin gerekçesi incelendiğinde idarenin kamulaştırma bedelini kendi bünyesi içinde kurup görevlendireceği en az 3 kişiden teşekkül eden kıymet takdiri komisyonu marifetiyle tespit ettirerek, yine kendi bünyesi içinde kurup görevlendireceği en az 3 kişiden teşekkül eden uzlaşma komisyonu marifetiyle, daha seri ve kısa sürede, mal sahibi ile pazarlıkla ve anlaşma yoluyla satın alma veya idareye ait bir başka taşınmaz malla trampa ederek sorunsuz bir şekilde devralması ve bu surette normal kamulaştırmada yapılması gereken işlemlerin yapılmaması amaçlanmıştır. Bu amaçla satın alma usulünün sonucuna göre idari süreç bitirilerek adli süreç başlatılmadan kamulaştırma gerçekleştirilmiş olacaktır.Uygulamada idare pazarlık görüşmeleri için taşınmaz malikini resmi bir davetiyeyle çağırmakta yapılan pazarlık görüşmesi sonucunda anlaşma sağlandığı takdirde düzenlenen satın alma tutanağı mal sahibi ve uzlaşma komisyonu tarafından imzalanmaktadır. Satın alma usulü neticesinde düzenlenen anlaşma tutanağının tanzim tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde idare tarafından tutanakta belirtilen bedel ödenmeye hazır hale getirilerek, bu durum malike veya yetkili temsilcisine yazıyla bildirilerek belirtilen günde idare adına tapuda ferağ vermesi istenilir. Malik veya yetkili temsilcisi tarafından idare adına tapuda ferağ verilmesi halinde, kamulaştırma bedeli kendilerine ödenir.
Önemle belirtmek gerekir ki kamulaştırma kanunu 8. maddesinde düzenlenen satın alma usulü yoluyla, satın alınan veya trampa edilen taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkı, sahibinden kamulaştırma yolu ile alınmış sayılır ve bu şekilde yapılan kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamaz[2].
Tarafların anlaşamaması durumunda ise bu durum belirtilerek anlaşmazlık tutanağı düzenlenir.Yine Kamulaştırma Kanunun da satın alma usulü başlıklı 8. maddesinin son fıkrasında anlaşma olmaması veya ferağ verilmemesi halinde 10. maddeye göre işlem yapılacağı yani kamulaştırma bedelinin mahkemece tespit edilerek idare adına tescil edileceği açıkça belirtilmiştir. Bu durumda idare daha önce toplamış olduğu bilgi ve belgelerle birlikte taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine başvurarak kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescilini isteyecektir.
Satın alma usulünün öncelikle uygulanması zorunlu olmasına rağmen kamulaştırma yapan idarenin göndermiş olduğu anlaşma davetiyesi malike tebliğ edilmezse bu durumun mahkemede açılan bedel tespiti ve tescil davasına nasıl bir etkisi olacaktır sorusu akıllara gelebilir. Anlaşma davetiyesi gönderilmeden bedel tespiti ve tescil davası açılırsa bu durumda mahkemece önce taraf teşkili sağlanacak, davalı davaya katılır ve yargılanmaya devam olunmasını isterse yargılamaya devam edilecek aksi halde ise yargılamanın K.K m.8 gereğince işlem yapılmadığından reddi gerekecektir. Yargıtay kamulaştırma kanunuyla ilgili yasa değişikliğinden hemen sonra 8. madde uygulanmadığı gerekçesiyle verilen red kararlarını onamış, kabul kararlarını bozmuş ise de şimdi bu görüşünden usul ekonomisine daha uygun olacağı düşüncesi ile vazgeçmiştir.[3]
*Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve İdareAdına Tescili Davası
Satın alma usulü ile kamulaştırma işleminin yapılamaması halinde idari aşama tamamlanmış olur. Satın alma usulü neticesinde taraflar anlaşamadığı takdirde mülkiyet idareye geçmeyecektir. İdarenin kamulaştırılacak taşınmazın mülkiyetini kazanabilmesi için mahkemeden bir tescil kararı alması gerekmektedir.(K.K. m.25) Bu sebeple de artık yargısal aşama başlamış olacaktır.
Kamulaştırma yapmak isteyen ancak satın alma usulüyle olumlu sonuç alamayan idare K.K. 10. maddesi gereğince, daha önce 7. ve 8. Madde gereğince toplamış olduğu bilgi ve belgeleri de eklemiş olduğu bir dilekçeyle taşınmaz malın bulunduğu yerin asliye hukuk mahkemesine başvuracaktır. Bu başvuruyla idare mahkemeden kamulaştırma konusu taşınmaz malın bedelinin tespit edilerek bu bedelin peşin veya şartları oluşmuşsa taksitle ödenmesi karşılığında taşınmazın idare adına tesciline karar verilmesini ister. Bu şekilde başlamış olan adli aşamada mahkeme idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve idare tarafından verilen belgelerin birer örneğini taşınmaz malikine meşruhatı davetiye ile tebliğ eder. Adresi bulunamayanlara ilan yoluyla tebligat yapılır.
Burada önemle belirtmek gerekir ki bu davada yukarıda taşınmaz malikine yapılan tebligatta ayrıca taşınmaz malın malikine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde idari yargıda kamulaştırma işlemine karşı iptal davası açabileceklerini belirtilir.
O halde satın alma usulüyle kamulaştırılma gerçekleşmediği ve adli yargıda bedel tespiti ve tescil davası açıldığı takdirde şu ihtimallere göre süreci değerlendirmek gerekmektedir.
– Malik bedel tespiti ve tescil davasında kendisine yapılan tebliğden itibaren otuz gün içinde iptal davası açmaz veya açıp yürütmenin durudurulması talebi reddedilir ise;
Bu durumda asliye hukuk hakimimeşruhatlı davetiyenin tebliği aşamasından sonra belirlenen günde duruşma yapar. Bu duruşmada hakim tarafları anlaşmaya davet eder. Taraflar bedelde anlaşması halinde, hakim bu bedeli kamulaştırma bedeli olarak kabul eder ve Kamulaştırma Kanunun 8. maddesinin 2. fıkrası ve devamı uyarınca işlem yapar.
Taraflar duruşmada bedelde anlaşamadığı takdirde ise artık kamulaştırma bedelini hakim tespit ettirecektir.
Tarafların yargılamanın başında anlaştığı veya tarafların anlaşamaması halinde mahkemece tespit edilen bedel hakkında hakim, kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen miktarın peşin ve nakit olarak [4] hak sahibi adına, hak sahibi tespit edilememiş ise ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere 10 uncu maddeye göre mahkemece yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılması ve yatırıldığına dair makbuzun ibraz edilmesi için idareye onbeş gün süre verilir. Bu süre mahkeme tarafından bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına, hak sahibinin tespit edilemediği durumlarda ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere bloke edildiğine dair makbuzun ibrazı halinde, mahkemece taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir. K.K. m10/8
Buradan da anlaşılacağı üzere mülkiyetin idareye geçmesi asliye hukuk mahkemesince verilecek tescil kararıyla olur. Asliye hukuk mahkemesince verilen tescil kararı kesin olup temyiz yolu kapalıdır. Kamulaştırma bedeline ilişkin tarafların temyiz hakları bulunmaktadır.
– Malik asliye hukuk mahkemesince yapılan tebligat üzerine otuz gün içinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açarsa;
Adli yargıda açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının davalısı taşınmazı kamulaştırılmak istenen malikken, idari yargıda açılacak iptal davasında malik davacı konumundadır.
Anayasanın 125 maddesinde de açıkça belirtildiği üzere idarenin her türlü işlemi yargısal denetime tabidir. Bu işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından iptal davası açılabilecektir. Burada önemle belirtmek gerekir ki idari yargıda kamulaştırmanın iptali için otuz günlük dava açma süresi kamulaştırma işleminin öğrenme tarihinden itibaren değil yukarıda da değinildiği üzere kamulaştırma kanunun 10 uncu maddesi gereğince asliye hukuk mahkemesince yapılan tebligat gününden itibaren başlayacak, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren başlayacaktır.
Burada kamulaştırma işleminin iptal davaları için özel bir hak düşürücü süre düzenlenmiştir. Kamulaştırma Kanunu özel kanun olduğundan dolayı dava açma süresi olarak idari yargıda ki genel dava açma süreleri uygulanmayacak, kamulaştırma işleminin iptali davalarında hak düşürücü olan otuz günlük bu süre dikkate alınacaktır.
Bedel tespiti ve tescil davasını idari yargıda açılan iptal davasını bekletici mesele yapabilmesi için öncelikle davanın yürütmenin durdurulması talepli açılması gerekecektir. İdare mahkemesi yürütmenin durdurulmasına karar verirse, asliye hukuk mahkemesinde açılmış olan bedelin tespiti ve tescil davası idare mahkemesinde açılmış olan kamulaştırmanın iptali davasını bekletici mesele yapması gerekecektir. Asliye hukuk mahkemesi idare mahkemesindeki iptal davasını, kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar bekleyecektir. İdare mahkemesince kamulaştırmanın iptaline karar verilirse asliye hukuk mahkemesi idarenin bedel tespiti ve tescil talebini reddedecek, idare mahkemesi iptal davasının reddine karar verirse asliye hukuk mahkemesi yukarıda belirtildiği gibi bedel tespiti ve tescil davasına bakmaya devam edecektir.
İdare mahkemesi yürütmeyi durdurma talebini reddettiği takdirde asliye hukuk mahkemesi iptal davasını bekletici mesele saymayacak ve bedel tespiti ve tescil davasının yargılamasına devam edecektir. Bu durumda hem idari yargıda iptal davası hem de adli yargıda bedel tespiti ve tescil davası görülmeye devam edecektir. İdari yargıda yürütmenin durdurulması talebi reddedildiği takdirde bedel tespiti ve tescil davası sonucunda asliye hukuk mahkemesinin kararıyla taşınmazın mülkiyeti idareye geçebilecektir.
*Kamulaştırmada Boşaltma, Vazgeçme ve Geri Alma
Taşınmaz malın boşaltılması kamulaştırma kanununun 20. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde idare adına tescil kararı verildikten sonra taşınmazın malın idare adına tapuya tescil edilmesi halinde nasıl tahliye edileceği düzenlenmiştir.
Taşınmazda ilgililer kendi rızalarıyla tahliye olunmadığından bu madde idareye icra kanalıyla tahliye yetkisi vermektedir. Lehine kamulaştırma yapılan idare taşınmazın bulunduğu yer yetkili icra dairesinden taşınmazın tahliyesini takip talebiyle ister. İcra müdürü tescil, tapu kaydı ve mahkeme kararı gibi hususları inceledikten sonra taşınmazın 15 gün içerisinde tahliyesini içindekilere tebliğ eder. Bu süre içinde taşınmaz boşaltılmadığı takdirde icra kanalıyla tahliye edilebilir.
Bu boşaltılma işlemi sebebiyle mal sahibi ve idare tazminatla sorumlu tutulamaz.(K.K. m.20/2) Çünkü taşınmazın kamulaştırılması mal sahibinin iradesi dışındadır bu sebeple de taşınmazın zilyetlerine karşı sorumlu tutulması hakkaniyete aykırı olacaktır. Yine idare açısından da kamunun yararı olduğu ve kanunda kamulaştırma bedeli ödeneceği öngörüldüğünden kanunda başkaca bir tazminata hükmedilmesi öngörülmemiştir.
İdare kamulaştırmanın her safhasında tek taraflı olarak vazgeçebilir. Burada ki en önemli şart bedel ve işlemin kesinleşmemiş olması gerekmektedir. Örneğin satın alma usulü sonucunda malik taşınmazın bedelini alır ve ferağ verirse artık bu yolla kamulaştırmadan vazgeçmek mümkün olmayacaktır. Dava sırasında vazgeçme halinde ise dava nedeniyle oluşan masraflar idareye yükletilecektir.[5]
Ayrıca kamulaştırmanın ve bedelin kesinleşmesinden sonra taşınmaz malların kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsisine gerek kalmazsa bu durum ilgililere idarece tebligat kanunu hükümlerine göre bildirilir. İlgililer bu bildirim üzerine üç ay içinde aldıkları kamulaştırma bedelini ödeyerek taşınmaz malını geri alabilir.(K.K m.22 )
Son olarak idare kamulaştırdığı taşınmazı kullanmadığı takdirde malik veya mirasçıları taşınmazı geri alabileceklerdir. İdarece kamulaştırma işleminin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde kamulaştırma devir ve devir amacına uygun olarak hiçbir işlem yapılmadığı veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz olduğu gibi bırakılırsa taşınmaz sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek faizi ödeyerek taşınmaz malı geri alabilirler. Burada geri alma hakkının beş yıllık sürenin bitiminden itibaren bir yıl içinde kullanılması gerekmektedir, bu sürenin geçirilmesi halinde geri alma hakkı düşer.[6]
*Acele Kamulaştırma ve Bedel Tespiti ve Tescil Davası
Kamulaştırma Kanununun 27. Maddesinde düzenlendiği üzere ”3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. “ denilmektedir.
Acele ve istisnai hallerde[7], kanunda daha önce belirtilen normal kamulaştırma hükümlerine uyulması çeşitli sakıncalar yaratabileceğinden ve kamunun büyük zararlara uğramasına sebebiyet verebileceğinden kanunun 27. maddesince düzenlenen acele kamulaştırma ya da tersten kamulaştırma da denilen bu yolla madde de belirtilen şartların gerçekleştiği durumlarda, idare kıymet takdiri dışında ki işlemleri daha sonraya bırakarak taşınmaza el koyma yetkisi kazanmaktadır.
Kamulaştırma yapacak idare taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine başvurarak taşınmaza el koyma yetkisi istemektedir. Bu aşamada mahkeme bilirkişiler marifetiyle taşınmazın değerini tespit ettirir. Mahkemece tespit edilen bedel idare tarafından bankaya yatırıldıktan sonra mahkemece el koyma kararı verilir. Taraflar idare tarafından acele el koyma yetkisinin istenildiği bu davada yapılan bilirkişi raporlarına karşı itiraz edebilirler. Burada tespit edilen bedel nihai kamulaştırma bedeli değildir. Daha sonra ki açılacak bedel tespiti ve tescil davasında nihai kamulaştırma bedeli belirlenecektir.[8] Ancak açılacak asıl davada tespit edilen kamulaştırma bedeli acele el koyma kararında ki bedelden fazla olursa fark bedel tekrar idare tarafından bankaya yatırılacaktır, az olursa da fark bedelin idareye iadesine karar verilecektir.
İdare tarafından açılan acele el koyma ve taşınmazın değerinin tespiti davasında malik mahkeme tarafından belirlenen bedeli uygun bulursa ve taraflar anlaşırsa malik ferağ verir ve kamulaştırma işlemi kesinleşir.
Ancak malik mahkemeden istenen acele el koyma davasında tespit edilen taşınmazın bedelini az bulduğunda tapusunu devretmeye yanaşmayacaktır. Bunun üzerinde idare tekrar tapuyu alabilmek için kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açmak zorundadır. Yani acele el koyma kararı alındığı bu süreçte değeri tespit edilen taşınmazın maliki bu bedeli kabul etmek zorunda değildir. Taşınmaz sahibi bu bedeli kabul etmez ve tapusunu devretmek istemezse K.K.27 maddeye göre acele kamulaştırma yapan idare taşınmaza el koyma kararını aldıktan sonra mülkiyeti almak için bedel tespiti ve tescil davası açmak durumundadır. İdarenin acele el koyma kararı alması mülkiyeti idareye geçirmez.
Acele el koyma kararı alan idare bedel tespiti ve tescil davası açmazsa, fiilen taşınmaza el koyma yetkisi olan idarenin mülkiyeti üzerine almadığı takdirde taşınmaz malikinin hak kaybına uğrayıp uğramayacağı sorusu akıllara gelebilir. Yüksek mahkeme el koyma kararı alındıktan sonra makul süre içersinde bedel tespiti ve tescil davası açılması gerekli demektedir. Yani 27. maddeye göre bedel tespit ettiren ve acele el koyma kararı alan idarenin bundan sonra ki altı aylık makul süre içerisinde bedel tespiti ve tescil davası açması gerekecektir. Bu süre içerisinde idarece bedel tespiti ve tescil davası açılmadığı takdirde artık maliklere kamulaştırmasız el atma nedeniyle dava açma hakkı doğacaktır.[9]
Malik tarafından altı aylık makul süre geçtikten sonra açılan kamulaştırmasız el atma davasından sonra idare tarafından bedel tespiti ve tescil davası açılarsa, malik tarafından açılan kamulaştırmasız el atma davası konusuz kalacak ancak idare kamulaştırmasız el atma davası açılmasına kendisi sebebiyet verdiği için bu davada yargılama masraflarının davalı idareye yükletilmesi gerekecektir.
[1]HGK 25.02.2004 2004/18-92, HGK 5.12.2007 2007/5-932, HGK 17.10.2007 2007/5-173
[2] Y.5.H.D. 25.12.2004 gün E.2004/10882 K.2004/12815, Y.18.H.D 4.4.2011 gün E. 2011/2111 K.2011/4527
[3] Y.HGK 02/02/2011 gün E.2010/5-542 K.2011/7, Y.HGK 02/02/2011 gün ve E.2010/5-543 K.2011/8
Y.HGK 20/04/2011 gün E.2011/5-32 K.2011/197
[4] *kamulaştırma, kamulaştırma kanunun 3. Maddesinin 2. Fıkrasında ki hallerden ise ilk taksitin yine peşin ve nakit olarak ödenmesi gerekmetedir.
[5] Y.5.H.D. 23.02.2010 gün ve E.2009/13780 K.2010/2750, Y.5.H.D. 18.09.2006 gün E.2006/7526 K.2006/9143
[6] Y.5.H.D. 17.10.2011 gün ve E.2011/5844 K.2011/16296, Y.5.H.D. 23.02.2004 gün E.2004/1419 K.2004/1592
[7] Danıştay 6. D. 12.10.2011 gün ve E.2009/2320 K.2011/3676
[8] Y.5.H.D. 26.05.2008 gün ve E. 2008/4399 K.2008/6941 ,Y.5.H.D. 03.04.2007 gün ve E.2007/2294 K.2007/4302
Y.5.H.D. 23.10.2007 gün ve E. 2007/8864 K.2007/11710
[9] Y.5.H.D. 18.06.2012 gün ve E.2012/7785 K.2012/13124,
Y.5.H.D. 30.10.2008 gün ve E.2008/8776 K.2008/13436,
İşbu bilgilendirme içerikli makale içerisinde yer alan değerlendirmeler hukuki tavsiye ya da hukuki görüş niteliği teşkil etmemekte olup, bu makalede ki değerlendirmeler nedeniyle herhangi bir şekilde Apan-Dilek Avukatlık Bürosu’na sorumluluk yüklemek mümkün değildir. Bu bilgi verici makale içeriğindeki soru ve sorunlarınız bakımından bir hukukçudan bilge ve görüşü alınması tavsiye edilir.